Akif'in Cenazesini Kılan Çıkmadı
Mehmet Akif'in vefat tarihi 27 aralık 1936'dır. Ne acı ki Sait Halim Paşa Konağının bir odasında vefat eden şairin cenazesi ortada kalmış, vefat haberini duyan İstanbul Üniversitesi öğrencileri sahip çıkmış ve cenazesini kaldırmıştır.
Müderris(Profesör) bir babanın oğlu olarak İstanbul'da doğmuştur. Fevkalade eğitim görmüş, Arapça ve Farsça'yı çok iyi biliyordu. Hayatının en büyük yanlışı, Abdulhamid Han'a tepki göstermesiydi. Bunu şiirlerine de yansıtmıştı. Sonra hata ettiğini anladı ve şiirlerinde "Koca Sultan" diye Abdulhamid'den özür diledi.
(1915) Birinci Dünya Savaşında Almanya'ya inceleme gezisine gönderildi. İSLAM BİRLİĞİNE katılmak üzere Arabistan'a gönderildi. Bu sırada Çanakkale Savaşı tüm ağırlığıyla devam ediyordu. Her gün Çanakkale Savaşı hakkında bilgi alıyor, bir müjdeli haber bekliyordu. O müjdeli haber geldiğinde Kabe'ye karşı secdeye kapandı ve bir süre öyle kaldı. Kalktığında, kum gözyaşlarından ıslanmıştı. İşte vecd ile Çanakkale Şehitlerine şiirini yazdı.
Kurtuluş savaşında Anadolu'ya geçti. Camii kürsülerinden halkı milli mücadeleye vatan savunmasına çağırdı, köy köy gezdi. Bağımsızlığımızı simgeleyen İstiklal Marşını yazmayı Allah ona nasip etti. Yokluk içinde olmasına rağmen teklif edilen parayı almadı. Temenni şu idi: "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın."
Sonra ne olduysa oldu arkasına sivil polisler takıldı. Bunaldı, yalnızdı. Akif'le konuşanda fişleniyordu. Abbas Halim Paşa'nın davetlisi olarak Mısır'a gitti. Kahire üniversitesinde Türk Edebiyatı okuttu. (1925-1936) Vatan hasretini orada tattı. "Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda(ayrı kalmış, uzak düşmüş demek.)" diyordu.
Derin devlet orada da yetişti. İşsiz kaldı, özel ders verdi. Aldığı para karın tokluğuna yetmiyordu. Hastaydı, yurda döndü. Siroz hastalığından vefat etti. Sessiz sedasız defnedildi. Neyzen Teyfik'in cenazesi Akif'inkinden kalabalıktı. Oğlunun düştüğü bataklıktan hep bahsederiz de sebebini bir türlü araştırmayız.
Allah'ın rahmeti üzerine olsun.
