19.11.2016, 10:38

AB’ye Gereken Rest!

Gelinen nokta da bugün önümüzde ki tabloya bakıp şunu daha net ifade edebiliriz ki Türkiye 50 yıldır; içerisinde daha evvel bu köşeden vatandaşlarımızın bir isyanı boyutuna gelmiş olan minik yavruların okula başladığı ilk dört yılında, ilköğretim eğitiminde uygulanılan “bitişik eğik yazı” dahil türlü türlü yaptırımlarla Avrupa Parlementosu tarafından Avrupa Birliği’ne alınması vaadiyle oyalandı. Türkiye geride kalan elli yılda Avrupa Birliği’ne girmek namına sınandığı tüm müzakerelerde mağlup olmadı, başaramayan olmadı lakin aşılan her yeni kriterin ardından bir yeni kriter ile karşı karşıya bırakıldı, yaptırımlar bitmek tükenmek bilmedi, Avrupa Birliği ülkemiz için kriterlerin aşılıp giriş sağlanılacağı bir oluşum olmaktan ziyade adeta yeni yeni bahaneler üretilerek oyalanıldığı bir oluşum halini aldı. 


Ülke yönetimimizce son dönemlerde AB’nin gözümüzde eski değeri olmadığını;  çözüm sürecinin bitirilmesi ardından Avrupa’dan gelen müdehalelere imkan tanımadığımız da olduğu gibi hatrı sayılır seviyede önem arz eden sayısı az denilemeyecek kadar konuda gösterdiğimiz kanısındayım. İçerisinde bulunduğumuz senede İngiltere’de AB’den çıkılıp çıkılmaması üzere yapılan referandumda halkın %52’sinin AB’den çıkılmasını talep etmesi AB’nin sadece bizim gözümüzde değerini yitirmediğinin bir sağlaması mahiyetinde olduğunu düşünüyorum lakin bizim bu durumumuzu İngiltere ile mukayese etmiyorum.


Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan’ın geride bıraktığımız hafta içerisinde Avrupa Parlementosu Başkanı Schulz’a “bu ülkede karar verme merci millettir, sen kim oluyorsun da benim milletim namına karar veriyorsun, sorarım milletime şayet istemezse AB müzakerelerinin sürdürülmesini, hakimiyetin sahibi milletimin verdiği kararı uygularım” tokadı Türkiye’nin oyalanıldığı elli yılın artık bir patlaması, Avrupa Birliği’nin gözümüzde ki değerinin artık ne aşamada olduğunu ispatı mahiyetindedir.

Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kimsin sen ya, kimsin? Nesin sen, sen Türkiye adına ne zamandan beri karar verme yetkisine sahip oldun. Sen veya siz nasıl olur da Türkiye hakkında karar verirsiniz. Türkiye'yi tanımamışsınız, çevirdiğiniz fırıldaklar Türkiye adına değil. Bu millet kendi kararını kendi verir, kendi göbeğini kendi keser.” çıkışı Avrupa Birliği’nde geride bırakılan elli yıla şöyle bir bakıldığı takdirde verilebilecek en güzel cevaptır “Siz verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız ki. Biz dürüst olanlarla yürüyeceğiz. Dürüst olmayanlarla değil. Anlıyoruz ki birileri bizi bu coğrafyada idare etmeye çalışıyor.” çıkışı ülke olarak gözümüzde Avrupa Birliği’ne verilen önemin en güzel sözlü ifadesidir. Öyle ki elli yıldır türlü türlü gerekçeler ile Türkiye’yi oyalayan zihniyet Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bu tavrının ardından "Diyalogsuzluk hiçbir zaman ilerleme sağlamamıştır, daha ziyade gerginliklerin tırmanmasına önayak olmuştur, Türkiye’deki gelişmelere etkide bulunmak ve bazı şeylerin daha iyiye gitmesini sağlamak üzere elimizdeki önemli bir imkandan mahrum kalmış oluruz" diyerek tutuştuğunun bir sözlü bir yansımasını sergilemiştir.


Bundan 250 yıl gerisine giderseniz Amerika’lı bulamazsınız, 700 yıl geriye giderseniz Rus, 1200 yıl geriye giderseniz İngiliz, 1700 yıl geriye giderseniz Fransız, 2000 yıl geriye giderseniz Alman bulamazsınız lakin insanlık tarihinde ne kadar geriye giderseniz gidin, gittiğiniz her yerde Türk’e rastlarsınız. Türk’ün olmadığı tarihte hiçbir şey bulunamayacağı gibi Türk’ün olmadığı gelecekte de dolu, istikrarlı ve tam bir istikbal beklemek yanlıştır, yanılgıdır, kayıptır. Halen itibar etmeyen varsa Schulz’a sorsun, ondan dinlesin. Biz dürüst olanlarla yürüyeceğiz, dürüst olmayanlarla değil resti ilk etapta hak ettiği karşılığı ziyadesi ile bulmuştur inanıyorum ki yarınlarda da aynı şekilde karşılığını bulmaya devam edecektir.


Saygılarımla.
Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Yayın politikamızdan memnun musunuz?
Yayın politikamızdan memnun musunuz?