26.11.2018, 11:11

ÖĞRETMENİN EMEKLİSİ OLMAZ

Bir ya­za­rı­mız öyle diyor.
"Öğ­ret­me­nin emek­li­si olmaz, rah­met­li­si olur" Be­şik­ten me­za­ra kadar ilim­se oku­ma­nın yaşı ve emek­li­si tabi olmaz. Oku­ma­nın sev­gi­si olur, sev­gi­siz eği­tim olmaz. Se­vil­me­si ha­lin­de ise, öğ­ret­men­lik dün­ya­nın en güzel, güzel ol­du­ğu kadar da kut­sal bir mes­le­ği­dir.
Pey­gam­ber mes­le­ği olan öğ­ret­men­lik bir gönül işi­dir. O ruhu ta­şı­yan öğ­ret­men, sa­de­ce sı­nı­fın değil, yer yü­zün­de­ki her yerin bir okul ol­du­ğu­dur. Her yerde de bil­gi­si­ni verir.
Öğ­ret­men oku­yan­dır. Oku­mu­yor­sa mes­le­ği­ni de sev­mi­yor­dur. Dün­ya­da ya­pı­lan is­ta­tis­tik­ler­de okuma oranı en düşük ül­ke­ler ara­sın­day­mı­şız. Bu­ra­da 80 mil­yo­nun oku­ma­sı kas­te­dil­mi­yor. Zira her­kes oku­ya­cak diye bir kaide yok­tur.
Esas olan oku­ma­sı ge­re­ken­ler oku­mu­yor­sa bu sor­gu­la­nır. Birde taban bil­gi­si, geniş bilgi da­ğar­cı­ğı olan okur. Yoksa ga­ze­te bile oku­maz. Okusa da ma­ga­zin kıs­mı­na ta­kı­lır.
Derse ha­ki­mi­yet kül­tür­le mü­ceh­hez olan­la­rın işi­dir. Kendi bran­şı­nın bile ha­ki­mi ol­ma­yan öğ­ret­men, sı­nı­fı­na kaba güçle hakim olma yo­lu­nu seçer.
1960'lı yıl­lar­da özel­lik­le küçük yer­ler­de (Bor ve Niğde'de) bir öğ­ret­men ge­çer­ken esnaf se­la­mı­nı ayağa kal­ka­rak alır­dı. Ki­şi­nin bir derdi oldu mu en iyi bilen öğ­ret­men­di, ona da­nı­şır­dı. Öğ­ret­me­nin mes­le­ki bir ağır­lı­ğı vardı. Küs­le­ri onlar ba­rış­tı­rır, onlar ara­bu­lu­cu olur­lar­dı.
Her ba­şa­rı­lı Pa­di­şa­hın, ba­şa­rı­lı bir si­ya­si­nin ar­ka­sın­da birer Ak­şem­sed­din­ler varsa orada ba­şa­rı var­dır. Ko­nu­ya vakıf yüz ki­şi­ye "İstan­bul'u kim fet­het­ti" diye sorsa yüzü de Fatih Sul­tan Meh­met der ve doğ­ru­dur da. Ama ar­ka­sın­da­ki güç­ten hiç bah­se­dil­mez.
Ku­şat­ma uza­mış, Av­ru­pa or­du­su yar­dı­ma ge­li­yor de­di­ko­du­su or­ta­ya atıl­mış, yı­kı­lan sur­lar hemen ona­rı­lı­yor ve Sad­ra­zam Çan­dar­lı Halil Paşa hep "Sul­ta­nım bu ku­şat­ma­dan vaz­ge­çin. Av­ru­pa'yı kar­şı­mı­za al­ma­ya­lım" diye vaz­ge­çir­me­ye ça­lış­mış.
Fatih, bu­nal­mış ve bir ri­va­ye­te göre 20 gün or­ta­lık­ta gö­rün­me­miş. İşte böyle bir anda ho­ca­sı Ak­şem­sed­din'in mek­tu­bu gelir ve Fatih'e ce­sa­ret verir. Bence İstan­bul'un fet­hin­de­ki ar­ka­da­ki güç HO­CA­SI AK­ŞEM­SEDDİN'dir. Yavuz'un La­la­sı (akıl ho­ca­sı) Hasan Can'dır. En sı­kın­tı­lı anın­da bile Hasan Can ya­nın­da­dır. Ve­fa­tı anın­da bile Yavuz, "Hasan Can bu ne hal­dir" de­yin­ce Hasan Can: "Sev­dik­le­ri­mi­ze ka­vuş­ma anı­dır Sul­ta­nım" der.
Yavuz: "Biz sev­dik­le­ri­miz­den ne zaman ayrı kal­dık" de­me­si hoca Sul­tan iliş­ki­si­ni gös­te­rir. Hasan Can'ın oğlu, son­ra­ki Pa­di­şa­ha Şey­hü­lis­lam olur.
Bizde de si­ya­si­ler se­çi­mi ka­zan­dı­ğı an, ken­di­ni böl­ge­nin, ül­ke­nin değil, dün­ya­nın en akıl­lı adamı görür. Hiç bi­ri­nin akıl ho­ca­sı olmaz. Peki akıl ho­ca­lı­ğı ya­pa­cak her türlü kül­tür­le mü­ceh­hez ho­ca­la­rı­mız var mı?
Kül­tür­lü hoca si­ya­si­nin aya­ğı­na git­mez. Kül­tür­lü si­ya­si­de ho­ca­sı­nı aya­ğı­na ça­ğır­maz. Şayet böyle ol­mu­yor­sa bir yer­ler­de ek­sik­lik var de­mek­tir.



Yorumlar (0)
Günün Anketi Tümü
Yayın politikamızdan memnun musunuz?
Yayın politikamızdan memnun musunuz?